28 Eylül 2007

nokia kullanıcıları dikkat

nokia firması Aralık 2005 – Kasım 2006 tarihleri arasında, Japonya’daki Matsushita Battery Industrial Co., Ltd. firması tarafından üretilen Nokia markalı BL-5C bataryalarında arıza olduğunu açıkladı. gerçi bunu bir ikaz değilde (ticari kaygılardan dolayı) bilgilendirme olduğunu söylemekteler. şu ana kadar hiç bir ciddi olay veya maddi hasar oluşmadığını, bu durumun 46 milyon cep telefonunu kapsadığı iddia etmekte firma.

eğer telefonunuz nokia ise aşağıdaki linki kullanarak telefonunuzun modeline bakın eğer kullandığınız telefonun model kodu listede bulunuyorsa bataryanızdaki numarayı aşağıdaki kutucuğa yazarak arattırma yapın. kullandığınız bataryanın bu kapsamda olup olmadığını öğrenin.



link:http://batteryreplacement.nokia.com/batteryreplacement/tr-TR/

23 Eylül 2007

yakup - platonik

dün tesadüfen bi tv kanalında gördüm klibi. ve çok sempatik geldi. kurgusu da çok güzel olmuş. eminim klip parçanın önüne geçecek. sizde izleyin ve karar verin.

klip için

22 Eylül 2007

neden pardus?

ben 94 yılından beri windows un pek çok sürümünü kullandım. o dönemlerde tek alternatifimiz olduğu için eleştiri veya yadırgama gibi bir durumum yoktu. linux ü duyduğumda da alışkanlıklarım dolayısıyla ve ilk çıkan ürünlerin son kullanıcı açısından zorluklarla dolu olması neden ile hep geriden izledim. ta ki pardus u yükleyip kullanana kadar.

şimdi başa dönelim ve "niye pardus?" sorusunu samimiyetle cevaplayalım. yerel bir çalışma. sadece yerel olması önemli değil. bu proje ile sahip olacağımız kazanımlar daha çok önemlidir. artık dünya çok farklı bir döneme giriyor. kullandığımız kaynaklar giderek azalıyor. bu da kaçınılmaz gerilim ve savaşların başlayacağını haber veriyor. böyle bir durumda; onurlu, kendi ayakları üzerinde durabilen bir ulus olmak istiyorsak bağımlılıklarımız asgari düzeyde olmalıdır. bunu microsoft ile yapamayacağımız açıktır. bunun yerine alternatifler üretme zorunluluğumuz var. pardus bu boşluğu dolduracağına inanıyorum. biz zorluklarla kazandığımız milli servetimizi dış alımlarla köreltiyoruz. bizim sorunumuz bu. yazılıma harcadığımız para araştırılırsa ne demek istediğim anlaşılacaktır. bizim -maalesef- osmanlı dan ala ala en kötü yanını lüks ve gösteriş kültürünü almışız. (örnek olarak asgari ücretle çalışan vatandaşımızın elinde bile 1000 ytl lik telefonlar buna en güzel örnek. onlarıda ancak %20 kapasite ile kullanıyorlar)

benim bu soruya cevabım; pardus bilgisayardaki günlük işlerimi en az angaryayla gerçekleştireceğim bir işletim sistemi olması bir yana, ileriye dönük ortaya çıkabilecek daha büyük gereksinimler için en büyük alternatif olacağına inandığım içindir. bu da karşılaştığım pek çok sorunu çözme azmi vermektedir. bunu yaparken cevap alamadığım veya ters cevap aldığım insanların kaprisleri bile beni hiç bir zaman zorlamamıştır(ama çoğunlukla samimi bir dayanışma ve yardımlaşma ile arşılandım. en azından her zaman balık vermek yerine tutmayı da öğrettiler) . çünkü sonuçta amaçladığım şey o kadar basit değil. o nedenle bu tür küçük ayrıntılara takılıp enerjimi boşa
harcama niyetinde değilim. bu çalışmalar sonucunda pek çok insan bu tür yazılımları çok iyi kullanabilen birer birey olacak. yazılım alanında çalışan arkadaşlar bu alt yapıyı kullanarak daha büyük projelere imza atacak. ben bunun gerçekliliğine inanıyorum.

milli bayramlar ve törenlerde okuduğumuz marşlara böyle sahip çıkabiliriz. istiklal marşında anlatılanlarla ancak böyle düşünerek tek vücut olabiliriz. bunun dışında yapacağımız her şey bizi bu amacımızdan uzaklaştıracaktır. bu anlattıklarım benim samimi düşüncelerimdir. bunlar ışığında herkes kendine "niçin pardus?" diye sormalı ve cevabını vermelidir.

benim için bir işletim sisteminden ötesini ifade etmektedir. bunu fırsat bilerek projede emeği geçen herkese teşekkürlerimi sunuyorum.


not: 29 Mayıs 2007 tarihli bir mailimden alıntıdır.

21 Eylül 2007

du bakalım nolcak

sorunsuz! hayatımızı şu aralar sivil anayasa tartışmaları damga vurdu. pek çok iddia ortalıkta uçuşuyor. benim aklıma yatanı kurucu bir meclis oluşturulup (61 anayasasında olduğu gibi) sivil toplum kuruluşlarının katkısı alınarak toplumsal birliktelikle yapılmasıdır. siyasal iktidar seçimlerden aldığı gaz ile (% 47) bunu kendisi yapmak istemektedir.bu nedenle, bu işi yaparken düşündüğünün halkın rahatı olduğuna şüphe ile bakmaktayım. burada siyasi hırs ve iktidar gücünün dayanılmaz hafifliği etkisi hissedilmektedir.

muhalefet edenler ise yine yapıcı bir öneri yerine yine öcülerle gelmekte, bu tutum da bende şu an bulundukları konumun rantından olmak istemedikleri gibi bir düşünce oluşturmakta. yani filler ve çimen hesabı.

bizler de günlük koşuşturmacalarımız içinde bizim üzerimizden oynanan bu kara komediye "du balım nolcak" kıvamında bakıyoruz.

08 Eylül 2007

10 dakika

aslında 10 dakika hiç bir şey ifade etmez. insan hayatının geneline bakılınca.
küçük bir ayrıntıdır.
her on dakikamız birbirine benzemediği gibi, diğer insanların on dakikaları arasında farklar olabilir. biz rahat veya rahat vaat eden bir hayata tutulmuş giderken, başkalarının hayatları ayaklarının altından akar gider. ellerinden hiçbir şey gelmeden.

izleyeceğiniz bu kısa film 10 dakikalık bir kesitte bu ayırımı en vurucu şekilde anlatmış. size kalanda 10 dakika ayırıp 2002 de avrupanın en iyi kısa filmi seçilen bu videoyu izlemek.

http://youtube.com/watch?v=ppAn0LNU_V8

06 Eylül 2007

WT: 1915 olayları soykırım değildi

W. Times yazarı Fein, 1915 olaylarının Ermenilerin iddia ettiği gibi soykırım olmadığını vurgulayarak, bu olayları "soykırımla eşdeğer" olarak tanımlayan Foxman'i eleştirdi.

ABD'de yayımlanan muhafazakar Washington Times gazetesinin köşe yazarı Bruce Fein, 1915 olaylarının Ermenilerin iddia ettiği gibi soykırım olmadığını vurgulayarak, bu olayları "soykırımla eşdeğer" olarak tanımlayan ABD'deki Yahudi kuruluşu Anti-Defamation League'ın (ADL-İftira ve İnkara Karşı Mücadele Birliği) ulusal direktörü Abraham Foxman'i eleştirdi.

Fein, makalesinde Foxman'in, 1915 olaylarını "soykırım" diye nitelendirdiği için bir ADL görevlisini işten attıktan dört gün sonra aynı ifadeyi kullanmasının manidar olduğuna işaret ederek, Foxman'i, söz konusu olayların soykırım olmadığını vurgulayan Bernard Lewis, Justin McCarthy, Heath Lowry, Guenther Lewy ve Norman Stone gibi tarihçilerin eserlerini incelemeye davet etti. Bruce Fein, 1915 olaylarının savaş ortamında meydana geldiğini, doğudaki Ermenilerin düşmanla işbirliği yaptığını ve batıdaki Ermenilerin tehcire maruz kalmadığını kaydetti.

Türk hükümetinin ülkedeki arşivleri açtığını ve iddiaların incelenmesini önerdiğini, Ermenilerin ise bunu reddettiğini hatırlatan Fein, "Foxman, Ermenilerin trenine atlayıp onların gizli amaçlarıiçin kullandığı çıkarımı benimsemek yerine Ermenileri Türkiye'nin başlatmak istediği tartışmaya katılmaya ikna etmek için enerjisini kullanmalı" dedi.

kaynak:.......... anadolu ajansı

02 Eylül 2007

bohemian rhapsody

rick miller ismindeki komedyen queen in bohemian rhapsody sini 25 farklı sanatçının ağzından söylemiş. çok eğlenceli bir iş çıkmış ortaya. nasıl mı? buyurun izleyin.