25 Ağustos 2007

yök nedir?

Onlar araştıryor, YÖK seyrediyor

Avrupa’da, Ermenistan ve İsrail’de pek çok üniversite, sivil toplum kuruluşları ile soykırım iddialarına yönelik ortak çalışmalar yapmasına karşın YÖK'ten bu konuda tık yok.

Kenan Ersözlü-Aslan Değirmenci'nin haberi

Ar-Ge bütçesi yüzde 500 artırılan YÖK'ün "Ermeni soykırımı iddiaları"nın yalan olduğunu ortaya koyacak bir tek çalışması yok!.. Sadece 2 üniversitede araştırma merkezi var, onlara da YÖK'ten destek yok

Düne kadar Türkiye’nin yanında yer alıyormuş gibi yapan ABD’deki Siyonist ADL lobisinin sözde Ermeni soykırımı iddialarına sahip çıkmasının yankıları sürüyor.

Devletin, “Ermeni Soykırımı iddiaları”nın yalan olduğunu ortaya koymakta yeterli gayreti gösteremediği gözlenirken, çok sayıda ilgili akademisyene sahip YÖK’ün de bu konuda tek bir çalışmasının olmaması dikkat çekiyor.

Avrupa’da, Ermenistan ve İsrail’de pek çok üniversitenin sivil toplum kuruluşları ile ortak çalışmalar yaparak sözde soykırım iddialarını güçlendirmeye çalıştığı biliniyor.

Bu konuda Türkiye’de ise sadece Sakarya Üniversitesi ile Atatürk Üniversitesi bünyesinde “Türk Ermeni İlişkileri Araştırma Merkezi”nin bulunduğu belirlendi. Ancak bu araştırma merkezleri de YÖK’ten gerekli desteği göremediği için bir iş yapmıyor. Nitekim, 2002’de 74 trilyon TL olan Ar-Ge bütçeleri toplamı 2006’da yüzde 500’lük bir artışla 372.5 trilyon TL olarak gerçekleşen YÖK üniversitelerinden, Türk Tarih Kurumu’na bu konuda şu ana kadar tek bir proje teklifinin dahi gelmediği belirtiliyor.

YÖK’TEN DESTEK ALAMIYORLAR

Soykırım iddialarıyla mücadele eden belki de tek devlet kurumu olan Türk Tarih Kurumu’nun Ermeni Masası Sorumlusu Prof. Dr. Kemal Çiçek, bu konuda kendilerine yardımcı olan güçlü sivil toplum kuruluşları olmadığı gibi, üniversitelerden de destek göremediklerini kaydetti. Türkiye’de sadece 2 üniversitede sözde soykırım iddialarıyla ilgili araştırma merkezlerinin olduğuna dikkat çeken Prof. Çiçek, “Bunlar da YÖK’ten destek alamadığı için bir iş yapmıyor, yapamıyor” dedi.

GÖREV ÜNİVERSİTELERDE AMA…

Çiçek, Vakit’e yaptığı açıklamada şöyle devam etti: “Üniversitelerde bulunan araştırma merkezleri fonksiyonel değil. Olmamasının nedeni de arkasında YÖK’ün oluşudur. Bunların doğrudan bir bütçesi bile yok. Görevlendirilen hocalar ise meseleyi iyi bilmiyor. Ders dışında bu işle uğraşacak bir yapıyı YÖK oluşturmadı. YÖK, bu araştırma merkezlerine sürekli görevli olacak uzmanlar getirmedi. Bunlara ödenek ayırmalı ve imkânlarını zorlamalı. Bu sıradan bir konu değil. Milli bir konuyu hafife almak sorunu katlayarak büyütüyor. Ermeni tezlerini çürütme görevi üniversitelerde olmalı ama ne yazık ki bizde üniversiteler sadece öğretim(!) ile uğraşıyor.”

TÜRK TARİH KURUMU DESTEK BEKLİYOR

Yıllardan bu yana Türk Tarih Kurumu olarak üstlerine düşen görevi yerine getirmeye çalıştıklarını vurgulayan Profesör Çiçek, “Ama bu bir milli görevdir. Ülkenin aydınları devletten gerektiğinde ödenek beklemeksizin kendi imkânlarını zorlayarak bu işin ucundan tutmak zorundadır. Türk Tarih Kurumu’nun yetersiz imkânları yüzünden bu alanda sadece iki hoca ile mücadele veriyoruz. Bir medya takip merkezimiz bile yok. Bu işin araştırmasını ve propagandasını yapacak kurum ve sivil toplum örgütlerimizin olmaması büyük kayıptır” dedi.

SAKARYA MÜDÜRÜ: DESTEK YOK

Sakarya Üniversitesi Türk Ermeni İlişkileri Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Haluk Selvi, Türkiye’de bilimsel araştırmalar yaparak Ermeni tezlerini çürütecek akademisyenler olduğunu ancak ilgili kurumlardan destek göremediklerini söyledi. YÖK’ün hükümete karşı tutumunu “YÖK ile hükümet arasında yaşanan ideolojik tartışma” olarak nitelendiren Selvi, “Bu tartışmalar bilime zarar veriyor. İç hesaplaşmalar yerine bize verilen destekler artarsa başarı kaçınılmaz olur. Üretmeye aç insanlarımız var. Bunların önünün açılması için her türlü destek sunulmalıdır” diye konuştu.

DEVLET DERNEK KURDURMUŞ AMA…

Devletin 2002’de 20’ye yakın dernek kurdurduğu da ortaya çıkarken, bu sivil toplum kuruluşlarının “sahibinin sesi” gibi gözüktüklerinden başarılı olamadıkları kaydedildi. Sözkonusu derneklerden Çukurova Stratejik Araştırmalar Derneği Başkanı araştırmacı-yazar Cezmi Yurtsever şunları söyledi: “1915’teki olayların bir soykırım olmadığını ortaya koymak amacıyla devletin isteği doğrultusunda kurulmuş yaklaşık 20 dernek var Türkiye’de. 2002’de kurulan bu derneklerin tüzükleri bile Ankara’dan gönderildi. Sonuçta, devletin klasik söylemini dillendiren bu dernekler sahibinin sesi gibi göründü doğal olarak. İnandırıcı bulunmadılar. Kamuoyu oluşturamadılar. Maddi imkansızlıklar da eklenince, bugün bir çoğu kapanma noktasına gelmiş durumda. Bu 20 dernekten biri bile yurtdışında bir tek konferans düzenleyemedi. Zaman zaman bir araya geliyoruz. İstanbul’da, Adapazarı’nda toplantılar yaptık mesela. Neler yapabiliriz diye konuştuk. Ama ortak bir görüş platformu oluşmadı.”

kaynak:.............vakit

24 Ağustos 2007

Sıkmabaş nedir?.. Ne değildir?..

Bir defa adını doğru koyalım.. Türban değil.. Çünkü türban başka bir şey ve yüz yıllardır var.. Nedir türban?..
Bir Hint dini inanışı Sih (Sikh) erkeklerinin baş bağlama şekli.. Dikkat buyurun erkeklerinin. Kadınlarının değil. Sih kadınları, bizim sıkmabaşı andıran çift örtü ile kaparlar başlarını.. İçte saçlarını saran sıkı örtü, dışta, bizim Anadolu usulü bağlanmış ikinci örtü. Boyna dolanmış, sıkılmış değil, boyunda gevşek düğümlenmiş..
Yüzyılın başlarında, o zaman dünya modasını yöneten Paris, Sih erkeklerinin serpuşunu stilize ederek bir kadın başlığı yaptı, adına da "Tulip/ Lale"den türeyen Türban dediler. Paris sosyetesi türbanlandı.
Türkiye o zamanlar, Fransa'yı yakından izliyordu. Türban İstanbul sosyetesine de geldi. Ankara da sevdi. Üst düzey yönetici ve bürokrat hanımları kullanmaya başladılar.
Türban Köşk'e de çıktı. Mevhibe Hanımı zarif türbanı ile hatırlıyorum. Köşk davetlerine katılan türbanlı hanımları da..
O Paris modası türbanın herhangi bir dinle uzaktan yakından ilgisi yoktu. Bir kadın başı olarak, Sih de değildi çünkü..
Bizde, yakında Köşk'e çıkması beklenen ve kim ne derse desin ülkeyi karıştıran siyasal İslam simgesi örtünün adı, sıkmabaş..
Mucidi Şule Yüksel Şenler adlı ünlü kadın yazar.. Çıkış noktası, Ege adalarındaki Ortodoks Yunan kadınlarının başlarından esinlenen, Lübnan kökenli küçük bir İslam tarikatının baş örtüsü.. Şule Yüksel görüşleriyle birlikte başlığını da yaydı. Giderek belirli bir tarikatın simgesi oldu. Siyasete girdi. Erbakan'ın Milli Görüşçü kadınlarının üniformasına dönüştü.. Sıkmabaş üzerine giydikleri yere kadar uzanan mantolar, ya da cübbeler, siz adını ne koyarsanız koyun, renkleri ile tarikat, cemaat farklarını belirlediler.. Yeşil, gri, pembe ve saire..
Sıkmabaş yayılırken, manto ve cübbeler önce kısalmaya, sonra tümden yok olmaya başladılar.. Çünkü artık sebep dini tarikat ve cemaat mensubiyeti değildi.
Sıkmabaşlıların yaş ortalaması düştü.. İyice gençleştiler.. Ve günün birinde sıkmabaş genç kızlar arasında, bir dini inancın ötesinde, bir moda, tam tersine, bir dikkat çekme, kendine baktırma yöntemi olarak kullanılmaya başlandı.
Bakınız, dini örtünmenin sebebi belli.. Erkeğin dikkatini çekmemek, onu tahrikten kaçınmak, kadınlığını mümkün olduğu kadar saklamak için örtüneceksin.. Kadın saçı bile cinsel öge kabul edildiğinden, onun da örtülmesi gerek..
Şimdi soruyorum..
Ayakta Gucci papuçlar, elde Ralph Loren çanta, daracık belde markası 40 metreden okunan Dona Caran kemerli bir genç kızın kafasındaki parlak, ışıltılı Hermes eşarp nasıl bir örtünme, dikkatten kaçma olur söyler misiniz?..
Buna bir de yüzdeki pahalı ve abartılı makyajı, alttaki daracık pantolon ve üstündeki rengârenk bluz veya ceketi ekleyin..
Hemen her gün Ortaköy'de Ertekin'de oturuyoruz.. Önümüzden yüzlerce, hele tatil günüyse binlerce insan geçiyor..
Minilisi var.. Beli bir karış çıplak olanı var. Pantolon diye tayt giymiş, nerdeyse çıplak havasında dolaşanı var.. Ama millet bunlara alıştı. Bakmıyor bile.. En çok dikkat çekenler, bu üzerinde her parlak rengi taşıyan Hermes eşarplı teenagerlar.. Yani lise üniversite çağındaki kızlar.. Onlara bakılıyor, onlar yanlardakine işaret ediliyor..
Neden?..
Çünkü bugün için onlar farklı ve yeni!..
Moda da bu değil mi zaten.. Farklı ve yeni olarak dikkati çekmek..
Okuyoruz.. Hayrünnisa Hanım'ın başlıklarını modacı Atıl Kutoğlu hazırlayacakmış. Sebep dinsel inançsa, modacı elinin ne işi var, First Lady'nin başında?.. Çünkü, kadın ve moda at başı gitmiş, tarih boyu..
Amacı fark yaratmak ve dikkat çekmek olan bir genç kızın, kadının dini sebeplerle örtündüğüne inanabilir misiniz?..
Bugün Hermes eşarplarını takıp, Bağdat Caddesi, Ortaköy, Bebek, Nişantaşı'nda piyasaya koşan genç kızların durumu bu..
Peki ya, eşler?..
Üst düzey siyasetçiler, yöneticiler ve bürokrat eşleri neden sıkmabaşlı?..
Çünkü gerçek.. Eşi sıkmabaşlı olmak, günümüzde yükselmenin önemli sebeplerinden biri.. Meclis'e girmenin de hatta.. AKP'de en önemli tercih sebebi, kimse inkâr etmesin. Abdullah Gül, Cumhurbaşkanlığı'nı eşinin sıkmabaşına borçlu.. Köksal Toptan Meclis Başkanı olunca, "Artık Köşk'e de sıkmabaşlı çıksın" denmedi mi?.. Söyleyin denmedi mi?..
Peki ama "Sıkmabaş bir siyasal simgedir. Gamalı haç gibidir. Sorun örtünmekse bin yıllık Anadolu kadını gibi baş örtüsü kullansana" kıyametlerine rağmen, Emine ve Hayrünnisa hanımlardan da işte bu teenagerlara kadar niye ısrarla Hermes markalı sıkmabaşta direniliyor?.
İşte en önemli noktaya geldik..
Çünkü klasik baş örtüsü, köylü kadınların, kenar mahallelilerin, eve ve işe gelen hizmetçi sınıfının başlığı kabul ediliyor... Onlardan ayrılmak, farklı olmak gerek ki, gören karıştırmasın..
Hele de markalı sıkmabaş, kentli, üst sosyal sınıf, sosyetik kadın başlığı.. Farkı hemen ortaya koyuyor ve "Ben kent soylu, okumuş ve ekonomik üst sınıftanım. Beni köylüler, kenar mahalleliler ve domestiklerle karıştırmayın" anlamına geliyor.
Yani sıkmabaş, baş örtülülerle sınıf farkının simgesi aslında, Siyasal İslamın sembolü olmanın da ötesinde..
Anlatabildim mi?..


alıntı : hıncal uluç sabah

19 Ağustos 2007

devlet var mı? var var

http://www.sitemedya.com/yemincolasan.asp

emin çölaşan ın bu haberden sonra işine son verildiği söyleniyor. bu habere bakınca, ya seçim sonuçları bazı kesimler tarafından yanlış yorumlandı yada aşırı uç bir provokasyonla karşı karşıyayız. ne diyelim uyanık vaziyette bekleyip görelim.

ucuz klip

klip denildiğinde eskiden trt stüdyolarında bir dekor önünde çekilen klipler geliyor aklıma. tabi zaman içerisinde pop kültürü ile başlangıçta feci klipler izlemek zorunda kaldık. belki hala aynıdır. (5 - 6 senedir doğru dürüst tv izlemediğim için bu konuda fikir sahibi değilim.) ben ilk defa klip diye bir şeyin var olduğunu maykıl ceksın ı izleyince fark etmiştim. aslında o zaman bizim sanatçıların mazeretleri hazırdı. o klipleri çekecek bütçe yoktu bizde. tabi bizde yaratıcılıktan yoksun pek çok şeyi izlemek zorunda kaldık.

youtube da dolaşırken buna rastladım ve aslında biraz yaratıcılıkla çok ucuza da klip çekilebileceğini gördüm. belki bizde de buna benzer klipler ortaya çıkar. belki de vardır ama benim haberim yoktur. neden olmasın ?

Daft Hands - Harder, Better, Faster, Stronger

http://www.youtube.com/watch?v=K2cYWfq--Nw

kaynak : .... youtube

Hangi banka kartta ne kadar faiz alıyor?

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'na (BDDK) yapılan bildirimlerden derlenen bankaların temmuz ayında uyguladığı kredi kartı faiz ve ücretlerine göre, en düşük faizi son iki aydır olduğu gibi yine Turkland Bank uyguladı. Hariri Grubu'nun, satın almasından sonra, adını MNG'den Turkland'e çevirdiği bankanın kredi kartı faizi yüzde 2.75 düzeyinde bulunuyor.

En yüksek faizi HSBC uygularken, bankaların kart ücretleri de 3 YTL ile 30 YTL arasında değişiyor.

AKBANK
Bankanın kredi kartı faizi yüzde 5.55,
gecikme faizi de yüzde 6.20 düzeyinde bulunuyor.
Yıllık kart ücreti ise 30 YTL.

ANADOLUBANK
Bankanın kredi kartı faizi yüzde 4.95-5.55 arasında değişiyor.
Gecikme faizi yüzde 6.20 iken,
yıllık kart ücreti ise 15 YTL seviyesinde.

BANK EUROPA
Bankanın kredi kartı faizi yüzde 4.75,
gecikme faizi de yüzde 6.17 düzeyinde bulunuyor.
Yıllık kart ücreti ise 20 YTL.

CİTİBANK
Bankanın kredi kartı faizi yüzde 5.55,
gecikme faizi de yüzde 6.20 düzeyinde bulunuyor.
Yıllık kart ücreti ise 20 YTL.

DENİZBANK
Bankanın kredi kartı faizi yüzde 5.55,
gecikme faizi yüzde 6.20 düzeyinde bulunuyor.
Yıllık kart ücreti ise 25 YTL.

FİNANSBANK
Bankanın kredi kartı faizi yüzde 5.55, gecikme faizi de yüzde 6.20 düzeyinde bulunuyor. Yıllık kart ücreti ise 30 YTL.

FORTİS
Bankanın kredi kartı faizi yüzde 5.55,
gecikme faizi de yüzde 6.20 düzeyinde bulunuyor.
Yıllık kart ücreti ise 25 YTL.

GARANTİ BANKASI
Bankanın kredi kartı faizi yüzde 5.55,
gecikme faizi de yüzde 6.20 düzeyinde bulunuyor.
Yıllık kart ücreti ise 30 YTL.

HALK BANKASI
Bankanın kredi kartı faizi yüzde 3.75,
gecikme faizi yüzde 4.88 düzeyinde bulunuyor.
Yıllık kart ücreti ise 5 YTL.

HSBC BANK
Bankanın kredi kartı faizi yüzde 5.57,
gecikme faizi de yüzde 6.21 düzeyinde bulunuyor.
Yıllık kart ücreti ise 20 YTL.

İŞ BANKASI
Bankanın kredi kartı faizi yüzde 5.25,
gecikme faizi de yüzde 6.19 düzeyinde bulunuyor.
Yıllık kart ücreti ise 25 YTL.

OYAKBANK
Bankanın kredi kartı faizi yüzde 4.75,
gecikme faizi de yüzde 6.17 düzeyinde bulunuyor.
Yıllık kart ücreti ise 25 YTL.

ŞEKERBANK
Bankanın kredi kartı faizi yüzde 5.0,
gecikme faizi de yüzde 6.18 düzeyinde bulunuyor.
Yıllık kart ücreti ise 10 YTL.

TEB
Bankanın kredi kartı faizi yüzde 5.45,
gecikme faizi de yüzde 6.20 düzeyinde bulunuyor.
Yıllık kart ücreti ise 20 YTL.

TEKFENBANK
Bankanın kredi kartı ve gecikme faizi yüzde 5.0 düzeyinde bulunuyor. Yıllık kart ücreti ise 10 YTL.

TEKSTİLBANK
Bankanın kredi kartı faizi yüzde 5.55,
gecikme faizi de yüzde 6.20 düzeyinde bulunuyor.
Yıllık kart ücreti ise 10 YTL.

TURKISHBANK
Bankanın kredi kartı faizi yüzde 3.75,
gecikme faizi de yüzde 4.88 düzeyinde bulunuyor.
Yıllık kart ücreti ise 10-20 YTL arasında değişiyor.

TURKLAND BANK
Eski adı MNG Bank olan bankanın kredi kartı faizi yüzde 2.75,
gecikme faizi de yüzde 3.58 düzeyinde bulunuyor.
Yıllık kart ücreti ise 10 YTL.

VAKIFBANK
Bankanın kredi kartı faizi yüzde 4.75,
gecikme faizi de yüzde 4.75 düzeyinde bulunuyor.
Yıllık kart ücreti ise 5 YTL.

YAPI KREDİ

Bankanın kredi kartı faizi yüzde 5.55,
gecikme faizi de yüzde 6.20 düzeyinde bulunuyor.
Yıllık kart ücreti ise 30 YTL.

ZİRAAT BANKASI
Bankanın kredi kartı faizi yüzde 2.9,
gecikme faizi yüzde 3.77 düzeyinde bulunuyor.
Yıllık kart ücreti ise sadece 3 YTL.

kaynak:........rotahaber

Bu rakamlara Microsoft Türkiye Başkanı da şaştı

MSN kullanıcısının 21.5 milyon olduğu Türkiye'de sadece 7.5 milyon PC var. Rakamlar, Microsoft Türkiye Genel Müdürü Arıkan'ı şaşırttı.

Microsoft Türkiye Genel Müdürü Çağlayan Arkan, Türkiye'deki bilgisayar sayısının MSN kullanıcılarının yaklaşık üçte biri olduğunu söyledi..

Microsoft Türkiye Genel Müdürü Çağlayan Arkan, Türkiye'de internet kafeler hariç 7.5 milyon bilgisayar bulunduğunu, fakat aktif MSN kullanıcısı sayısının 21.5 milyon adet olduğunu ifade etti. Arkan, "Bu da demek oluyor ki bir kullanıcının birden fazla, hatta ve hatta 3 tane MSN adresi var. Zaten Brezilya ve Amerika'dan sonra MSN kullanımında dünya üçüncüsüyüz. Bilgisayarı genellikle haberleşme alanlarında kullanıyoruz. Bilgi ve eğitim alanlarında kullanım dünya düzeylerinin altında. Microsoft Türkiye, Meksika ve Güney Kore, dünya çapında özel büyüme kategorisine alındı ve bu ülkelerin temsilcileri potansiyel ile performanslarını değerlendirmek için sonbaharda Paris'e çağırıldı" dedi.

600 MİLYON E-POSTA

Türkiye'nin bilişim sektöründe gelişmesi için daha çok yol olduğunun altını çizen Arkan, şöyle konuştu: "Fakat haberleşme alanlarına baktığımızda 16 milyon Hotmail abonesiyle dünya altıncısıyız. Günde ortalama 600 milyon e-posta gönderiliyor. 10 milyon MSN Space kullanıcısıyla ilk ondayız. Haziran ayında Türkiye MSN'de toplam 3.5 milyar adetlik konuşma penceresi açıldı. Kullanıcıların listelerindeki ortalama kişi sayısı 106. Bu sayıyla Türkiye, Avrupa'da İspanya'dan sonra ikinci sırada." Korsan yazılım kullanımının tamamen kültürel olduğuna değinen Arkan, bu alışkanlıkla mücadele için en önemli öncülüğün devletin bu konuya sahip çıkmasında ve entelektüel sermayenin değer kazanmasında gördüğünü vurguladı. Arkan, yapılan araştırmalar sonucunda Türkiye'de korsan yazılım kullanım oranının yüzde 65 seviyelerinde olduğunu, dünyada bu oranın yüzde 35, Ortadoğu Bölgesi'nde ise yüzde 57'de kaldığını ifade etti.


kaynak: sabah

15 Ağustos 2007

a.necdet sezer

Yılmaz ÖZDİL'den...

Sezer...

Yedi yıl geçti.
Sormanın zamanıdır...
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in çocuklarının ismini bilen var mı?
Efendim ? Duyamadım...
Mesela, " Sezer'in kızı Ebru" diye başlayan bir cümle kursam, kaçınız itiraz edebilir, Ebru değil de, Betül diye?
Veya " oğlu Tarık" desem...
Var mı doğrusunu bilen?
Çalışıyorlar mutlaka...
Ne iş yapıyorlar?
Babaları cumhurbaşkanı yahu...
VIP'e girerken gören?
Genişletelim soruyu...
Hayali ihracat yapan yeğeni var mı?
Devlet kredisiyle banka alan kuzeni?
Kayınço?
''Sen benim kim olduğumu biliyor musun" diye fors yapan müteahhit kanka?
Var mı?
Peki, aile fotoğrafı?
Bıraktık işadamlarını... Gelin? Damat?
Nerede bu insanların magazin dergilerindeki şatafatlı pozları, televizyondaki görüntüleri, gazetelerdeki röportajları?
Elalemin yatında gören?
Verdimse, ben verdim... Duyan?
Telefon açsa neyse... Kimseye mektup yazdı mı,"hamili kart yakinimdir" diye?
Uzatmayayım...
Bizden biriydi.
Yedi yıl geçti... Hâlâ bizden biri.
Sadece bu mütevazı tablo bile, Sezer'in ne kadar başarılı bir Cumhurbaşkanı olduğunun kanıtıdır.
"İdeolojik" olarak karşı çıkanları, anlarım...
"Siyaseten" eleştirenlerin haklı olduğu taraflar vardır, normal. Ama...
Kırmızı ışıkta durduğu için, yalaka gazetecileri limuzinine bindirmediği için, Köşk'ün mutfağından ithal peyniri çıkardığı için, israf sevmediği için, akrabalarını zengin etmediği için, ayıp denilen kavramın farkında olduğu için, Beyaz Saray'a gidip akıl sormadığı için vizyonsuz" deniyorsa...
Hâlâ bu kadar saldırılıyorsa...
Memleketteki utanmazların, ne kadar cesur, arsız ve cüretkâr olduğunun da kanıtıdır.


siyaset ve devlet kademelerinde sayın sezer karakterinde insanlar arttıkça bu ülke türkiye olacak.

12 Ağustos 2007

gökyüzünde yıldız yağmuru var

bu gece perseid yıldız yağmuru nu izleyebilirsiniz. çok güzel bir görüntü oluşuyor. mümkünse şehirden uzak, ışık yoğunluğunun az olduğu bir bölgede izleyin. bu şekilde yıldız yağmurunu daha net görebilirsiniz. saat 21:00 ile 22:00 saatleri arasında 100 e yakın kayan yıldız görebilecekmişiz.

....................................

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Rektör Yardımcısı ve Ulupınar Gözlemevi Müdürü Prof.Dr. Osman Demircan, yaptığı açıklamada, 17 Temmuzda başlayıp 24 Ağustosa kadar devam edecek olan “Perseid Yıldız Yağmuru”nun en yoğun görüneceği 12 Ağustos gecesinde, Ulupınar Gözlemevinin halka açılacağını söyledi.

Prof. Dr. Demircan, 12 Ağustos gecesinin diğer önemli astronomik olayının da Ay, Güneş, Merkür, Venüs ve Satürn’ün gökyüzünde yengeç ve arslan burçları arasında 15 derece karelik dar bir alanda toplanması olduğunu belirterek, 12 Ağustos gecesini şöyle anlattı:

“Güneş ile beraber bu cisimler de 20.58’de battıktan sonra gökyüzü yavaş yavaş kararacak, yıldızlar ve samanyolu tüm ihtişamıyla görünmeye başlarken kayan yıldızlar da kendini gösterecek. Saat 22.00’ye kadar 100’e yakın saniyedeki hızları 50-60 kilometre olan kayan yıldız görebileceğiz. Bunlardan bazıları çok parlak olabildiği gibi yere düşen göktaşı bile bulunabilir.”

Kayan yıldızların, gerçek yıldızlarla ilgilerinin olmadığını anımsatan Prof. Dr. Demircan, “Onların yer atmosferine girerek yanan hatta ufalanıp toz olarak yere dökülen taş, toprak ve kaya parçaları olduğu bilinir. Aslında bunlar yani kayan yıldızlar uzayda yörüngesi üzerinde parçalanmış küçük kuyruklu yıldız parçalarıdır” dedi.

Prof. Dr. Demircan, Perseid’lerin atmosfere giren küçük taş, toprak ve kaya parçaları şeklinde sürtünmeyle ısınıp parçalandıklarını, ancak yol üzerinde de atmosferi iyonize edip ışınım yayılmasına neden olduğunu, bu ışınımın da yıldız kayması olarak algılandığını söyledi.

Dünyanın yörünge hareketi sırasında uzayda zaman zaman taş, toprak ve kaya parçalarının arasından geçtiğini belirten Prof.Dr. Demircan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu, taş, toprak ve kaya parçaları kuyruklu yıldız parçalarıdır. Güneşin yakınından geçerken buz katmanları eriyen kuyruklu yıldızların dağılan çekirdekleri kuyruklu yıldız yörüngesine dağılmakta ve Dünya bu bölgelerden geçerken kayan yıldız yağmurları oluşmaktadır. Perseidleri oluşturan taş, toprak ve kaya parçaları da Swift-Tuttle Kuyruklu Yıldızı’nın parçalarıdır.”

Prof. Dr. Demircan, “Perseid Yıldız Yağmuru”nun bir sonraki geçişinin 14 Ağustos 2126 tarihinde olacağını kaydetti.
..............................

kaynak :........... a.a.

11 Ağustos 2007

380 milyon yıldır çözülemeyen sır

Asırlardır örümceklerin yaptığı ağın kimyasındaki esrarı çözmeye çalışan bilim adamları, ilginç bulgulara ulaştı.

Çapı 1 milimetrenin binde birinden daha küçük olan örümcek ağının aynı kalınlıktaki çelik telden 5 kat daha sağlam olduğu ve kendi uzunluğunun 4 katı esneyebildiği belirlendi.

Bilim adamlarının endüstri ve teknolojide hayal bile edilemeyen gelişmelere imza atmak için mercek altına aldıkları örümcek ağının esrarı çözülemiyor. İpin sırrı çözülürse, bunun kurşun geçirmez yeleklerden iz bırakmayan ameliyat ipliklerine, çok hafif kablolardan motosiklet kasklarına kadar pek çok alanda kullanılması planlanıyor.

320 GRAMI DÜNYAYI SARIYOR

Çapı bir milimetrenin binde birinden daha küçük olan örümcek ipliğinin aynı kalınlıktaki çelik telden 5 kat daha sağlam olduğu belirlenirken, ağın kendi uzunluğunun 4 katı esneyebildiği kaydedildi. Ayrıca son derece hafif olan örümcek ağlarının 320 gramı ile dünyanın çevresinin sarılabileceği kaydedildi.

Örümceklerin 380 milyon yıldır ördükleri ipliklerin ham maddesinin saç, tırnak, tüy ve deri gibi birbirinden çok farklı maddelerin yapı taşı olan "keratin" adlı proteinden oluştuğunu belirleyen uzmanlar, esnekliği çok fazla olan örümcek ipliğini kopartmak için gereken enerjinin benzer biyolojik materyalleri koparmak için gereken enerjiden 10 kat daha fazla olduğunu tespit etti.

hırsızlık

Çalınan çinilerimiz Londra'da çıktı

4 yıl önce İstanbul Yeni Camii Hünkar Kasrı'ndan çalınan 2 çini pano, 4 yıl sonra Londra'daki bir müzayede evinin internette yer alan kataloğunda bulundu.

İstanbul'un tarihi mekanlarından Yeni Camii Hünkar Kasrı, 20 Ocak 2003 tarihinde kimliği belirsiz kişiler tarafından soyulmuş, paha biçilmez karoluk İznik çinisi çalınmıştı. Olayın ardından Vakıflar Genel Müdürlüğü bünyesinde kurulan Kaçakçılıkla Mücadele Bürosu, yıllarca süren bir takibin ardından bulunamayan iki çiniye ulaştı.

İZ SÜRDÜLER

Çalınan 24 çiniden 22'si, olaydan kısa bir süre sonra Haliç kıyısında bulundu. Ancak yurtdışına çıkarılan iki çininin bulunması, 4 yıllık bir takip sonunda gerçekleşti. Kaçakçılık bürosunda çalışan, her biri çok iyi derecede yabancı dil ve bilgisayar bilen sanat tarihçisi uzmanlar, internette iz sürerken, iki çininin yer aldığı bir katoloğa rastladılar.

İNTERPOL DEVREDE

Araştırma sonucu çinilerin Londra'daki Sotheby's Müzayede Evi'nde satışa sunulduğu anlaşıldı. İnterpol ile yapılan ortak çalışmalar ve işbirliği sonucu Londra polisi tarafından teslim alınan çinilerin, Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne iadesine karar verildi. Çinilerin 17'nci Yüzyıl’a ait olduğunu belirten Vakıflar Genel Müdürü Yusuf Beyazıt, İznik çinilerinin dünyanın en önemli çinileri olduğunu ifade ederek, "Önceki dönemlerden farklı olarak biz bu eserleri hiç para ödemeden geri getiriyoruz. Şu anda bu müzayededeki 24 karodan oluşan eserler geldiği zaman Hünkar Kasrı'ndaki eksiklikler de tamamlanmış olacak" dedi.

KÜLTÜR MİRASI

Bir çininin sökülmesi anında yanındakilerin de zarar gördüğünü anlatan Beyazıt, eserlerin korunmasının kültür açısından da çok önemli olduğunu belirterek, "Bunlar vakıf eserleridir. Ecdadın vakfettiği eserlerdir. Bunlar sanatımıza, tarihimize, kültürümüze sahip çıkılmasını gerektiren, bizden sonraki nesillere güzel bir şekilde bırakmamız gereken emanetlerdir" diye konuştu.

KATALOG YOLLAMIYORLAR

Eserlerin çalınması konusunda pek çok önlem aldıklarını bildiren Beyazıt, çok iyi derecede yabancı dil ve bilgisayar bilen sanat tarihçilerinin 24 saat çalıştıkları Kaçakçılıkla Mücadele Bürosu sayesinde, yurt dışına kaçırılan eserlere olan taleplerin de azaldığını kaydetti. Eskiden müzayede şirketlerinin kendilerine kataloglarını gönderdiklerini anlatan Beyazıt, "Şimdi bu katalogları bizlere göndermiyorlar. Onlar bu işi kataloglarından takip ettiğimizi zannediyorlar. Halbuki bizim eksperlerimiz internet sitelerinden eserleri bulabiliyorlar" dedi.

iKi iZNiK CiNiSi DE PAHA BiCiLMEZ DEGERDE

Sanat tarihçilerinin değer biçemediği 24 İznik çinisi, kimliği belirsiz kişiler tarafından 4 yıl önce çalınmıştı. Çinilerin 22’si olaydan kısa süre sonra bulunurken, kayıp 2’sine teknoloji sayesinde ulaşıldı. Türkiye'de vakıf eserlerine yönelik hırsızlığın en çok yaşandığı ilin İstanbul olduğunu anlatan Vakıflar Genel Müdürü Yusuf Beyazıt, “İstanbul'da vakıflara ait bütün camilere güvenlik kameraları yerleştirdik. Buraları yoğun bir şekilde takibe aldık. En büyük hedeflerinin ise insanları eğiterek hırsızlıkların önüne geçmek” dedi.




kaynak:......... bugün

05 Ağustos 2007

evrim teorisi

ntvmsnbc.com da bir haber okudum. aslında haber her zaman yayınlanan bilim haberlerinden pekte farklı değildi. ama altta yazan bir yorum kahkahalar atmama neden oldu. haberde orangutanların işaretler yoluyla iletişim kurduklarını ve sessiz sinema oynadıklarını anlatan bir deneyle alakalıydı. hemen peşine yapılan bir yorum ise eşsizdi. dün akşam oynanmış bir sessiz sinema oyunu hezimetine bir gönderme yapıyordu değerli yorumcu.

.......................
Mehmet Ali Çetin - Ankara 04 Ağustos 2007, Cumartesi 14:19

ahh maymunlar bile anlatıyor bizim ahmet bi tabutta rovasatayı anlatamadı dün yazık
.......................

http://www.ntvmsnbc.com/news/416298.asp