türkiye de bu iş çok zor. malum medyanın çoğunluğu tekel elinde. ve keyfi, işine geldiği gibi, çıkarları doğrultusunda pompalama haberler yapılıyor. bunlar gün boyu tv ve gazetelerle destekleniyor. diğer yandan tarafsız !! haber yaptığını savunan yeşil sermaye kanalları mevcut. onlar da çıkarları doğrultusunda haberleri istedikleri gibi eğip bükerek sunuyorlar. bunların yanında bağımsız gibi gözüken bir kısım medyada gerek dağıtım kanalları gerekse reklam verenler tarafından esnetilmek suretiyle olaylar istenilen ağdalı kıvamda ekranlara ve gazetelere taşınıyor.
peki ben nasıl haber alacağım. benim taktiğim şu günlük kamuoyunu oyalayacak haberleri okurken internetten ntv ve haber7 deki yazılanları okuyorum. haber 7 de kurulan ideolojik cümleleri ayıklayıp okumak zorunda kalıyorum. değişik görüşlerde bir kaç gazete eve girdiği için onlarla karşılaştırıp netlik ayarını yapmaya çalışıyorum. sonuç her zaman isabetli olmuyor ama yorucuda olsa bu yöntem çoğunlukla işe yarıyor. daha ince detaylar içinse okuyucusundan başka ekonomik kaynağı olmayan mizah dergilerini kullanıyorum. çok kritik dönemlerde de haberlerine güvendiğim bir iki köşe yazarını okuyorum.
-her olayda özgür basın diye yırtınanların iki yüzlülüğü ortada. bizlerin haber alma özgürlüğümüz çokta umurlarında-
sonunda habere bir nebze yaklaşmış oluyorum.
bunu neden anlattım? dünden beri üye olduğum bazı sitelerde şırnak cizre de ölen vatandaşımızın üzerine spekülasyonlar yapıldı. bu ölü bedeni kullanarak iki siyasi tarafta (sağ -sol) kendi fikirlerinin haklılığını savundu. bugün bakıyoruz ki ölen kişi 16 yaşında yahya menekşe. nasıl öldüğü muamma. evet maalesef insanlar bu ölü bedenide ölüm nedeni için kullanmaya kalktıkları için net bir ifadesi yok ölümünün. cenaze işlemi sırasında iki türk bayrağının asıldığı direkler kırılarak aşağıya indirilmesi bu ölümün panzer ezerek yapıldığı gibi bir nedene dayandırılıp ayaklanma çıkartmak bahanesi yapıldığı iddialarını güçlendiriyor bence. ilerleyen günlerde ortaya çıkacaktır gerçek.
bu arda bazı mailleri paylaşayım. kanaltürk ün yaptığı yayınların bazılarının çıkarlarına dokunduğu ile alakalı. ben kanalı izlemediğim için net bir fikrim yok. ama mailde anlatılanlar bugünün türkiye sinde olmayacak şeyler gibi gözükmüyor.
buyurun;
Kanaltürk
AKP iktidarı, mecliste en büyüktür. AKP iktidarı, cumhurbaşkanı,
başkomutan, başbakan, bakan, danışman, genel müdür, müdür, memur
kadrolarını doldurduğuna göre devlet ne kadar büyükse, o kadar
büyüktür.
Keyfine göre Anayasa yaptırdığına bakılırsa, devletten de büyüktür.
Keyfine göre yargıç, savcı atadığına, istediği yasayı çıkarıp, var
olanı
keyfine uydurduğuna ve keyfine uymayan mahkeme kararlarına da
uymadığına
göre, hukuktan bile büyüktür!
Medyanın yarısı AKP'li olup, diğer yarısı da susta durduğuna göre, AKP
iktidarı, medyadan çoook daha büyüktür...
Ne var ki AKP İktidarı, büyüklüğüne bir türlü inanamıyor, sindiremiyor,
taşıyamıyor, kendisini küçük görüyor ki hâlâ Kanaltürk'le uğraşıyor.
Uğraştıkça da kendini küçültüyor.
Kanaltürk nedir?
Bir avuç gözü kara 'deli gönül'ün, varlarını yoklarını ortaya koyup,
inandıklarını dile getirip düşündüklerini söyledikleri, AKP'ye sert
muhalefet yapılan, ama karşıt görüşlere de yer veren, birbirinden
donanımlı ve yetenekli insanların, beş aydır maaş almadan, özveriyle
çalıştıkları bir televizyon kanalı. Bir özelliği var: Çok
seyrediliyor.
Vay sen misin etine buduna bakmadan AKP'ye kafa tutmaya kalkan dendi
ve
Büyük AKP İktidarı, küçücük Kanaltürk'ü 'bitirme' planında önce
Maliye'yi
kullandı. Onlarca müfettiş bir yıldır ablukaya aldı kanalı.
Yetmedi,
reklam verenlere tek tek telefon açtırıldı, gözdağı verdirildi.
Derken RTÜK sopası devreye girdi, dünya medya tarihine geçecek
cezalar kesildi. Son darbeyi, üç gün boyunca reklam yasağıyla
indirdiler. Neymiş efendim? Yolsuzluk ve Yoksulluk programında bir
tekzip
20 saniye sonra döndürülmüş. Ama döndürülmüş, hem de gecikmeden dolayı
özür dilenerek bir kez daha döndürülmüş. Hiçbir biçimde cezayı hak
etmiyor
Kanaltürk. Hele 20 saniyelik bir gecikmeye, üç günlük reklam
kesintisi, insafsız bir infaz!
İnfazcı niçin RTÜK? Çünkü Tuncay Molloveisoğlu, ki bence Uğur
Mumcu'dan sonra Türkiye'nin en iyi araştırmacı gazetecisidir, Yolsuzluk
ve
Yoksulluk programında Almanya'daki Deniz Feneri Derneği ve Kanal 7'ye
yapılan baskınla tutuklanan yöneticilerini gündeme getirdi. Alman
polisi,
Deniz Feneri'nin 'yoksullara yardım' diye topladığı 14 milyon euro'nun
kayıp olduğunu ve bu paradan 7 milyon euro'nun Kanal 7'nin Almanya
şubesi
Euro 7'ye aktarıldığını tespit etmişti! Ama Tuncay Mollaveisoğlu
araştırmayı derinleştirince:
RTÜK başkanı Zahit Akman'ın Kanal 7'nin kurucuları arasında olup, bu
görevinden ancak RTÜK üyesi seçildikten sonra 30 Eylül 2005'te ayrıldığı
ve... Kanal 7 hisselerini Alman polisi tarafından tutuklanan
Deniz Feneri Derneği Başkanı Mehmet Gürhan'a devrettiği, iddiasına da
ulaştı. Hem de belgeleriyle!
Belgelerle destekli bu iddia, CHP'li Milletvekili Emin Koç tarafından
meclis gündemine taşındı ve Devlet Bakanı Beşir Atalay'ın önünde soru
önergesi olarak duruyor.
Zahid Akman'ın RTÜK'ü, işte başkanına yönelik bu yolsuzluk iddiası
yüzünden infaz ediyor, Kanaltürk'ü. Ve iddianın ucu kimbilir kimlere
dayanıyor ki kaybolan 14 milyon euro'luk 'yoksul yardım' larında, Büyük
AKP İktidarı da Kanaltürk batınca rahat bir soluk alacak... mı dersiniz
?
Fos büyüklük var, pos büyüklük var. AKP'ninki fos büyüklük.
Yoksa bu kadar korkar mıydı, küçücük Kanaltürk'ün posundan?
işte iddialar. ortam bu iken sağlıklı haber almamızı sağlayacak kaynakların artması dileğiyle..
17 Şubat 2008
habere ulaşmak
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
1 yorum:
Hello. This post is likeable, and your blog is very interesting, congratulations :-). I will add in my blogroll =). If possible gives a last there on my blog, it is about the OLED, I hope you enjoy. The address is http://oled-brasil.blogspot.com. A hug.
Yorum Gönder